hesabın var mı? giriş yap

  • “bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.” şeklinde bir lafı vardır.

    düşünmeliyiz.

  • eski zamanlarda sıklıkla istiklal caddesinde görünen sanat adamı.

    ezel bitmişti o zaman, gördüm yine. selam verdim başımla, aldı. herkesin selamını alırdı zaten.
    yanına yanaştım. özür dıleyerek, yeğen der misiniz bir kere, dedim.
    "o dizi bitti yeğen" dedi. mutlu etti beni. akşama kadar 100 kişiye anlattım.

    şimdi gitmiş.
    meleklerle, selametle gitsin.
    altına girdiği toprak sıkmasın.
    burada seveni pek çok idi. diğer yanda da bol olacaktır umarım.

    tanrı, hadi olmadı iblis muhakkak yeğen demesini isteyecektir.

  • sonsuzluk.

    tüm sınırların ötesini merak etmek insanın doğal dürtülerinden. bununla birlikte insan aklı her şeyin bir sonu olmasını tercih ediyor. çünkü sezgilerimize göre bir şeyin anlaşılabilir olması için sonlu olması gerekir. kısacası aklımız ancak buna yetiyor. hal böyle olunca sonsuzluk hakkında bilim adamlarının da görüş birliğine varamadıklarını görmek şaşırtıcı olmuyor. kimisine göre sonsuzluk diye bir şey yok, bu sadece insan aklının bir kurgusu. insan kendi aklının dahi anlamaya yetemeyeceği şeyleri kurgulamayı seviyor olsa gerek. ancak sonsuzluğa inanmamak bir problemi de beraberinde getiriyor. hem de hepimizin çocukluğundan beri bildiği bir problemi. eğer sayılar sonsuza kadar gitmiyorlarsa, nerede bitiyorlar? her zaman en büyük sayıya 1 eklenerek daha büyük bir sayı elde edilemez mi?

    bize çok büyük gelen sayılar, çok uzun gelen süreler sonsuzluk karşısında ufak kalırlar. sonsuzluk her şeyden daha uzun bir süre olduğu için, bir şeyin gerçekleşme ihtimali ne kadar az olursa olsun, sonsuz bir zaman dilimi düşünüldüğünde muhakkak gerçekleşecektir.

    örneğin bir daktilonun tuşlarına rastgele basan bir maymun düşünelim. bu maymun çok çok uzun bir süre boyunca tuşlara rastgele basmayı sürdürürse, shakespeare'in bütün eserlerini yazabilir. bunun için yaklaşık 900 bin kelimeyi, doğru sırada, karakter karakter yazması gerekir. bunun rastgele olarak gerçekleşme olasılığı 10^9milyon'da 1'dir. (aynı insanın 29 bin yıl boyunca her hafta piyangoyu kazanmasıyla aynı ihtimal) olasılık bu kadar küçük olmasına rağmen sıfır değil. yani sonsuz bir zaman içinde kesin olarak gerçekleşecektir. o maymun o tuşlara rastgele basarak dünyanın en önemli eserlerini yazacaktır. (bkz: sonsuz maymun teoremi)

    aynı şekilde pi sayısı. şu ana kadar sonu bulunamadı bu sayının. virgülden sonra birbirini tekrar etmeden devam eden bu rakamlar eğer gerçekten sonsuza kadar gidiyorsa bu şu anlama gelir: pi'nin içinde mümkün olan her türlü sayı kombinasyonu bulunur. herkesin doğum tarihi, ölüm tarihi, banka şifreleri... ve eğer bu rakamları ascii karakterleri ile harflere dönüştürürsek, pi'nin içinde dünya üzerinde yaşamış her bir insanın tek tek ismi bulunur. ve tabii ki evrenin en büyük sorularının yanıtları, yaşamış ya da yaşayacak her canlının dna'sı... daha da ileri gidip bu rakamlar bir bitmap resim dosyasına dönüştürülürse, evet, herkesin herşeyin görüntüsü sadece pi sayısının içinde bulunabilir. hepsi bir dairenin çevresinin çapına bölümü ile elde edilen bu basit ama görkemli sayı içinde mevcut. gel de şimdi pi'yi 3 al.

  • sık sık yaptığım eylem. aha lan bunun fiyatı iyiymiş deyip, yeni sekmede falan açıp, uzun süre açık bırakıyorum sekmeyi ama sonra kapatıyorum. arada bir şımarıp pahalı arabalara da bakıyorum. öyle işte.

    ekleme: araba aldım, hala bakıyorum.

  • pulp fiction filminde, zannedildiğinin aksine mia wallace ve vincent vega twist contest dance yarışmasını kazanamamışlardır. evet ellerinde ödülle eve geri dönerler fakat daha sonraki meşhur taksi sahnesinde işler değişir. esmeralda'nın taksisine binen butch, esmeralda ile cool bir konuşma içerisindeyken radyodan haberler aktarılmaktadır. ve haberlerde spiker "bir çiftin o geceki twist contest dance'da yarışmanın sonuncusu olmalarına rağmen ödülü alıp kaçtıklarını" söyler.

    yine bu dans sahnesinde mekana (jack rabbit slims) girerlerken bir takım oyuncak arabalar görülür. oyuncak arabaların renkleri, yine bir quentin tarantino filmi olan reservoir dogs filmindeki karakter renklerinin aynısıdır.

  • dünyanın nersinde antik şehir,kalıntı,anıt ve müze gibi yerler varsa haritandan gösteren harika bir site var. vici.org

    hiç bilmediğiniz bir yere gittiniz ve sıkılıyorsunuz. hemen bu siteden bakıp etraftaki yerleri keşfedebilirsiniz.

    içerik bilgilerini vikipedia gibi kullanıcılar düzenliyor. haritayı açıp şöyle dünyayı incelediğinizde anadolunun kültürel zenginliği bir kez daha anlaşılıyor.

    uzun zamandır rastladığım en faydalı internet sitesi. sayesinde son iki haftasonumu daha önce bilmediğim kalıntılara giderek geçirdim.

  • celal sengor basligina da yazmistim, ama burayi daha cok ziyaret eden olacagi icin buraya eklemek istedim.

    celal sengor'e felsefe'ye nasil baslamaliyim seklinde soru sormustum ve kendisi saolsun bana soyle bir cevap verdi.

    "ilgilendiğiniz konularda platon'un diyaloglarından başlamanızı tavsiye etmezdim aslında. platon'u anlamak için yunan felsefesinin sokrat öncesi filozoflar denen kısmıyla antik yunan tarihini ve bilhassa peloponez savaşlarının tarihini iyi bilmek gerekir. mesela herakleitos ile parmenides'i ve pitafor'u bilmeden platon'u anlamak mümkün değildir.

    size her şeyden evvel bertrand russell'ın "a history of western philosophy" adlı çok önemli kitabını tavsiye ederim. sonra brian e. magee'nin karl popper adlı minik kitabını okuyunuz ve ondan sonra popper'in şu üç önemli eserini: 1) conjectures and refutations, 2) objective knowledge, 4) open society and ıts enemies. bunlardan sonra joseph campbell' in dört ciltlik "the masks of god"unu okuyunuz. dört cilt sizi korkutmasın. çok rahat ve kolay okunan eserlerdir. o eseri bitirdikten sonra dinlerin kökeni hakkında çok şey öğrendiğinizi göreceksiniz. arkadan gene russell'ın "why ı am not a christian" adlı kitabıyla "science and religion" adlı küçük fakat çok önemli kitabını okuyunuz. bütün bunlardan sonra karl popper'in "the logic of scientfic discovery"sini okuyunuz. tabii almanca biliyorsanız, bu eserin orijinalinin 10. baskısını tavsiye ederim: "logik der forschung". sonra albert einstein'in iki küçük popüler kitabı olan "the world as ı see ıt" (orijinali: meine weltbild: wie ich die welt sehe) ile "out of my later years" (orijinali aus meinen späteren jahren) eserlerini tavsiye ederim.

    bunların hepsini okursanız, sonunda kendinizi çok değişmiş bir insan olarak bulabilirsiniz. ondan sonra yunanlılar'a dönün. onlardan bambaşka bir haz aldığınızı göreceksiniz."

    sevgiler ve "iyi okumalar"

  • metot oyunculuğu diye bilinen oyunculuk şeklinin zirvesi olan aşmış aktör. bu kavram onunla beraber çıkmamış olabilir ancak onunla birlikte ulaşılması zor bir seviyeye çıkmıştır. filmlere hazırlanırken yaptıklarını öğrenince insanın saygısının artmaması elde değil.

    - peter jackson tarafından kendisine defalarca kez aragorn rolü teklif edilmiş, ancak kabul etmemiştir.

    - gangs of new york filmine hazırlanırken rol için gerekli olan öfkeyi açığa çıkarabilmek için eminem'in 'the way i am' adlı parçasını her sabah düzenli olarak dinlemiştir. eminem'i dinledikçe ona karşı olan hayranlığının arttığını söylemiştir.

    - gangs of new york filminde oynadığı bill the butcher(kasap bill) karakteri için profesyonel kasap dersleri ve bıçak atma dersleri almıştır. kasap bill gerçek bir kötü adam olduğu için day-lewis, filmin çekildiği roma çevresinde dolaşır ve rastgele yabancılarla kavga ederdi. aynı zamanda 19.yy'ı yansıtmadığı için mont giymeyi kabul etmemiştir. soğuk havaya rağmen ince dönem kıyafetlerini giymeye devam ettiği için zatürre olmuştur.

    - 1989 yılında londra'da sergilenen hamlet oyununda başroldeydi. sahnedeyken aniden bayılmış ve uyandıktan sonra hızlıca sahneden uzaklaşmıştır. dediğine göre babasının hayaletini görmüştür. bu olay onu etkilediği için tiyatroyu bırakmıştır.

    - in the name of the father filmi için yaklaşık 15 kilo vermiştir. aynı zamanda oynayacağı role girmek için 3 gün boyunca hapishane hücresinde kalmıştır. gece boyunca teneke bardaklarla kapıya her 10 dakikada bir vurularak uyumaması sağlanmıştır. set ekibinden kendisine soğuk su atıp, kötü sözler söylenmesini isteyip; gerçek polisler tarafından sorguya çekilmek istediğini söylemiştir.

    - 1997'de the boxer filmi için profesyonel boks eğitmeni barry mcguigan ile 18 ay boyunca eğitim görmüştür. bu süre sonunda barry, day-lewis'in profesyonel bir orta sıklet boksör olarak rekabet edebilecek seviyeye geldiğini söylemiştir.

    - aşırı seçici olan day-lewis, pulp fiction filmindeki vincent vega rolünü kapmak için çok mücadele etmiş ancak rolü alamamıştır. çünkü quentin tarantino, vega karakterini, john travolta'yı düşünerek yazmıştır.

    - my left foot filminde serebral palsi(beyin felci) olan bir karakteri oynayacağı için serebral palsi kliniğinde 8 hafta boyunca kalmıştır. klinikten tekerlekli sandalyeyle çıkmış ve filmin çekimleri bitene kadar kalkmamıştır. set ekibinden bu süre zarfında kendisini kaşıkla beslemelerini istemiştir. çekimler sırasında rol gereği fazla kambur kaldığı için iki kaburgasını kırmıştır. bu inanılmaz çabası ona en iyi erkek oyuncu oscar'ını aldırmıştır.

    - dedesi michael balcon zamanının en önemli film yapımcılarından biriydi. aynı zamanda alfred hitchcook'a ilk uzun metrajlı filmini çektiren kişidir. film başarısız olmuştur, ancak hitchcook'taki ışığı gördüğü için onunla çalışmaya devam etmiştir.

    - the crucible filminin çekimlerinde canlandıracağı karakteri iyi yansıtabilmek için yıkanmamıştır.

    - lincoln filminin çekimlerinde steven spielberg dahil tüm set çalışanlarının kendisine 'sayın başkan' olarak hitap etmesini istemiştir.

    - son filmi olan phantom thread için dikiş dikmeyi öğrenmiştir. elbiseleri eşinin üzerinde yeniden dikmeye çalışarak sık sık alıştırma yapmıştır.

    - eşi rebecca miller'ın yönettiği the ballad of jack and rose filminde rol almıştır. filmin çekimleri boyunca role iyi adapte olabilmek için eşinden ve set ekibinden ayrı yaşamıştır. yaşadığı yer, setten 2 mil uzaklıkta bir kulübeydi.

    the unbearable lightness of being filmi için çekçe öğrenmiştir.

    the last of the mohicans filmi için çıplak elle avlanmayı, çadır kurmayı ve kano yapmayı öğrenmiştir. dönemin savaş tekniklerini öğrenmek için abd ordusuna mensup bir albaydan eğitim almıştır. rolüne o kadar bağlanmış ki çekimlerden sonra klostrofobi ve halüsinasyon sorunları baş göstermiştir. bu durumu aşmak için profesyonel destek almıştır.

    yukarıdaki bilgiler, yabancı kaynaklardan alınıp, tarafımca çevirilip ve düzenlenmiştir. kopyala-yapıştır değildir.

    kaynaklar: bbc.com, imdb.com, factinate.com, rollingstone.com, wikipedia.com, comingsoon.net, boomsbeat.com, telegraph.co.uk, deathbyfilms.com, rottentomatoes.com, justfunfacts.com

    edit: kaynaklar eklendi.

  • dönel kavşağa giren araç dosdoğru giden araçlara yol verirse, bir süre sonra dönel kavşağın içi dolup dosdoğru yolu da kapatır.

    bu nedenle dönel kavşağın içinin mümkün olduğunca boş kalması gerekir.

    dolayısı ile dönel kavşaktaki araca yol verilir.

  • bankanızı aradığınızda müşteri hizmetlerine direkt bağlanmak için, sesli komut sistemi “yapmak istediğiniz işlemi birkaç kelimeyle özetleyiniz.” dediğinde cevap olarak “beni aramışsınız.” ya da “kampanyaları öğrenmek istiyorum.” demeniz yeterli.

    ufku iki katına çıkartmaz elbet ama gününüzden giden zamanı yarıya indirir, sinir sisteminizi de refaha kavuşturur :)

  • artık olması gerekendir. makas atma sebebiyle yapılan kazaların haddi hesabı yok. para cezası caydırıcı değil. makas atan aracın plakasından sürücüsüne gidilip, hapis cezası verilmelidir. bu işin çocuk oyuncağı olmaktan çıkması gerekiyor.